16 Nisan 2009 Perşembe

GİRİT ZİYARETİ İZLENİMLERİ -2

Girit ziyaretimizle ilgili Nazım Alpman'ın Birgün gazetesinde yayımlanan yeni yazısına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.



GİRİT’TE HANYA YI GONYA YI GÖRMEK

14 Nisan 2009 Salı

KAZANCAKİS'İN MEZARI BAŞINDA


Kandiya'da Kazancakis'in mezarı başında.
Fotoğraflar: A. Ümit İşler

ATİNA ZİYARETİMİZDEN FOTOĞRAFLAR













Sevgili dostlar,
07-12 Nisan 2009 tarihleri arasinda LMV organizasyonu ile gerceklestirdigimiz "Girit Bulusmasi"ndan yeni donduk. Giritli Muslumanlarin 1897 isyanlari ve 1923 Mubadele Sozlesmesi sonrasi terk etmek zorunda kaldiklari Kandiye, Resmo, Hanya ve Yerapetra kentlerindeki eski Turk mahallerini, Osmanli doneminden kalan tarihi eserleri, eski Minos medeniyetinin kalintisi Knossos'u ziyaret ettik.
Alacati'dan, Ayvalik'tan, Cesme'den, Foca'dan goc eden Ortodoks mubadillerle kucaklastik. Girit ziyaretimiz Hanya'da yayimlanan yerel Haniotiko Nea ve Atina'da yayimlanan ulusal Eleftherotipia gazetelerinde yer aldi.
Girit bulusmamiza IZ TV'den gazeteci dostumuz Nazim Alpman ve kameraman Oguz Ozdemir eslik ederek gezimizin butun ayrintilarini goruntulediler. Elde edilen goruntuler de kullanilarak hazirlanacak olan "Girit'te Dogmak, Giritli Olmak" adli belgesel 27 Nisan 2009 Pazartesi gecesi saat:23.30'da IZ TV'de gosterime girecek.
Fotoğraflar: A. Ümit İşler

GİRİT ZİYARETİ İZLENİMLERİ

Lozan Mübadilleri Vakfı'nın 7-12 Nisan 2009 tarihleri arasında düzenlediği Girit ziyareti ile ilgili Gazeteci Nazım Alpman'ın izlenimlerine bu linklerden ulaşabilirsiniz.

GİRİT’TE ANADOLU İZLERİ

GİRİT’İN OLAĞAN TARİHİ

LOZAN MÜBADİLLERİ VAKFI'NIN KURULUŞ GEREKÇESİ

Yunanistan ve Türkiye’de mübadele ile göç eden kitlelerin yaşadıkları sürece baktığımızda Türkiye’den Yunanistan’a göç edenlerin; kültür, sanat ve folklorik değerlerini korumak için çeşitli etkinlikler yaptıklarını, kendi aralarında dernekler, vakıflar kurarak örgütlendiklerini, kültür ve sanat merkezleri, araştırma enstitüleri, müzeler kurduklarını görüyoruz.

Yunanistan’dan Türkiye’ye göç edenlerin ise yaygın ve etkin bir örgütlenme içine girmedikleri görülmektedir. Yakın zamana kadar bir kaç akademisyenin dışında bu konuya pek eğilen de olmamıştır. Oysa göç edenler; bilgi birikimlerini, kültür, sanat ve folklorik değerlerini de beraberinde taşımışlardır.

Bizler, bugünkü kültürümüzün oluşumunda önemli etkisi olan değerlerin ve yakın tarihimizin ciddi biçimde ve bilimsel olarak araştırılmasının önemli bir görev olduğuna inanıyoruz. Ayrıca her iki ülke topraklarının tarihi zenginliği ve mirası kabul edilmesi gereken kültür varlıklarının yeterince korunmamış olduğunu düşünüyoruz. “İnsanlık Mirası” olan bu kültürel varlıklara sahip çıkılması için her iki ulusun ve uluslararası kültür kurumlarının duyarlı olmasını sağlayacak çabalara ihtiyaç vardır.

Günümüzde, halkların yakınlaşmasının dünya barışı açısından ne denli önem taşıdığı bilinmektedir. Bizler, Türkiye ve Yunanistan halkları arasında, 17 Ağustos 1999’da meydana gelen Körfez depremi ve 7 Eylül 1999’da meydana gelen Atina depremi sonrası yaşanan dostluk havasının kalıcı olması ve giderek diğer halklara örnek olmasının objektif şartlarının, her iki ülke mübadilleri arasındaki iletişimin güçlendirilmesi ile oluşturulabileceğini düşünüyor ve bu nedenle Türkiye’deki mübadillerin bir an önce örgütlenmesi gerektiğine inanıyoruz.

İşte bu gerçekleri göz önüne alan bizler; bir grup mübadil, mübadil çocuğu ve torunu bir bir araya geldik. 1999 yılının Kasım ayında bir girişim olarak başlattığımız çalışmalar, 30 Kasım 2000 tarihinde hazırlanan ve noterde onaylatılan vakıf senedinin 25 Nisan 2001 tarihinde tescil edilmesiyle tüzel kişilik kazandı. Vakfımızın tescili 25 Mayıs 2001 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak kesinleşti.

Sizlerin katkı ve desteğiyle giderek güçleneceğimize ve kalıcı işler yapacağımıza inanıyoruz.

KISACA MÜBADELE


1912-1922 yılları arasındaki savaşlar nedeniyle Balkanlar’da, Ege Adalarında ve Anadolu’da büyük acılar yaşandı. Balkan Savaşı sonrasında yüz binlerce Müslüman savaşta yenik düşen Osmanlı ordusunun peşi sıra korku ve panik içinde doğdukları toprakları terk ederek Anadolu ‘ya sığındı.
Benzer trajedi, 1922 yılında Kurtuluş Savaşında yenik düşen Yunan ordusuyla beraber Anadolu’yu terk eden Ortodoks Rumların başına geldi. Bir ay gibi kısa bir süre içinde yüz binlerce Ortodoks Rum Yunanistan’a sığındı. Bu durum Yunanistan’da büyük sıkıntılara ve kaosa yol açtı. Yunanistan’ın nüfusu bir anda dörtte bir oranında arttı.
Lozan Barış Konferansı toplandığında öncelikle sığınmacılar ve esirler konusu ele alındı. İngiltere temsilcisi Lord Curzon’un teklifi ve Milletler Cemiyeti görevlisi Nansen’in raporu doğrultusunda; Yunanistan’da yerleşik Müslümanlarla Türkiye’de yerleşik Ortodoks Rumların zorunlu göçünü öngören Mübadele Sözleşmesi imzalandı.
Bu sözleşme uyarınca; İstanbul’daki Ortodoks Rumlar ile Batı Trakya’daki Müslümanlar hariç Yunanistan’da yerleşik bütün Müslümanlar Türkiye’ye, Türkiye’de yerleşik bütün Ortodoks Rumlar Yunanistan’a gönderildi. Mübadele sözleşmesinin kapsamına 18 Ekim 1912 tarihinden sonra yurtlarını terk etmiş olanlar da alınarak mülteciler sorununa bir çözüm bulunmuş oldu.

Bu sözleşme ile iki milyon civarında insan yurtlarından kopartılarak, yeni yerleşim bölgelerinde yaşamaya mecbur edildi. Tarihimizdeki bu kitlesel ve zorunlu göçe kısaca mübadele, bu insanlara da mübadil deniyor.